Kadınlara ve kız çocuklara yönelik şiddet, vahim bir insan hakları ihlalidir. Cezasızlık, sessizlik, onaylama, yaftalama ve utanç, dünya genelinde bu insan hakları ihlalinin köklü bir salgın haline gelmesine yol açmıştır. Son yıllarda dünya çapında kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda birtakım ilerlemeler kaydedilse de tüm çabalara rağmen, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet dünyanın her yerinde devam etmekte, kadınlar en yakınları tarafından fiziksel, psikolojik veya ekonomik şiddet görmekte, sokakta taciz edilmekte ve internette aşağılanmaya ve ısrarlı takibe maruz kalmaktadır. Dünyada her üç kadından birinin yaşamlarının bir döneminde, çoğu kez yakını olan birinin fiziksel veya cinsel şiddetine maruz kaldığını ve bazı ülkelerde bu oranın yüzde 70’ler düzeyine çıktığını dikkate alarak, Dünya Sağlık Örgütü 2014 yılında kadınlara yönelik şiddeti “küresel salgın” ve bir halk sağlığı krizi olarak ilan etmiştir.
Türkiye’de Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (2014’te Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı adıyla) ve Hacettepe Üniversitesi tarafından 2014 yılında yapılan Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması’na göre her 5 kadından 2’si fiziksel ya da cinsel şiddet görmektedir.
BM Kadın Birimi (UN Women), tüm dünyada 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nden başlayarak 10 Aralık İnsan Hakları Günü’ne kadar süren Kadına Yönelik Şiddete Karşı 16 Günlük Aktivizm kampanyası süresince şiddete karşı kayıtsız kalmamaya ve ses çıkarmaya dikkat çekmek amacıyla ateş böceklerinin eşsiz iletişim yöntemini kampanyasının odak noktasına yerleştirecek. Kampanya her sene Türkiye’de de Dünyayı Turuncuya Boyayalım sloganı altında, kadına yönelik şiddetten arınmış bir dünyayı temsil eden turuncu temalı aktivitelerle gündeme geliyor.
Kadına yönelik şiddetin sonlandırılamamasındaki en büyük etkenlerden biri de şiddet gören kadınların, buna tanık olan ama sessiz ve kayıtsız kalan insanlar tarafından yanlız bırakmalarıdır. Kadınlar ve kız çocukları tüm dünyada yaygın biçimde istismar ve şiddete maruz kalıyorlar. Bu şiddete tanık olanların sessiz ve kayıtsız kalması, şiddet gören kadının şiddet sarmalından çıkamaması ve hatta sonucunda öldürülmesine kadar giden bir süreci destekler.
BM Kadın Birimi, şiddet gören kadınların sesi olabilmek amacıyla ateş böceklerinin kendilerine özgü iletişim yöntemini, 16 Günlük Aktivizm kampanyasının odak noktasına yerleştiriyor.
Ateş böcekleri birbirlerini korumak, gecenin karanlığında birbirlerini kollamak için bir yanıp bir sönen ışıklarıyla sessiz bir iletişim içindeler. Uzaktan bir yangın yerini anımsatan bu bol ışıklı iletişim onların hayatta kalmasını sağlıyor. Her bir ışık, güveni simgeliyor. BM Kadın Birimi, bu kusursuz iletişim sembolüyle, şiddet gören kadınların yaşadıklarına karşı kayıtsız kalınmaması gerektiğine ve dayanışma içinde olmanın önemine dikkat çekiyor ve herkesi bir ateş böceği yakmaya çağırıyor.
BM Kadın Birimi #ateşböcekleri ile kadınlara yönelik şiddet gerçeğinin üstünün daha fazla örtülmemesi gerektiği mesajını verecek. Herkesi, şiddet gören ve sesini duyuramayan bir kadın tanıyorlarsa yaşadığı şiddete “dur” demek için bu ışığı yakmaya ve harekete geçmeye çağıracak. BM Kadın Birimi, hazırladığı kampanya filmiyle şiddetin ihbar edilebileceği Alo 183, Sosyal Hizmet Danışma Hattı, Polis ve Jandarma İmdat ve de Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Aile İçi Şiddet Destek Hattı’nı paylaşacak.
Ayrıca konuya dikkat çekmek ve şiddete maruz kalan kadınların yalnız ve çaresiz olmadığını göstermeleri amacıyla herkesi, 25 Kasım – 10 Aralık süresince sosyal medya hesaplarından bir ateş böceği yakmaya davet edecek.